DUA KAVRAMININ ANLAMI
A. SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI
Sözlükte; “çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek 
ve yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O’nun lütuf, nimet 
ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan 
etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; 
günah, hata ve kusurlarını bağışlamasını dilemesi; yalvarıp 
yakarması ve O’na hâlini arz edip niyazda bulunması demektir. (bk. Rağıb ve İbn Manzûr, d.’a.v. maddesi)
Dua kavramı; “saygı” ve “Allah’ı anma” (ta’zîm ve zikir) 
ile “çağrı” ve “istekte bulunma” (nidâ ve istiâne) anlamları-
nı birlikte içerir.
Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın bütün benliğiyle 
sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah’a yönelip 
O’ndan istek ve dilekte bulunması, O’nunla arasında bir 
köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’ın sonsuz 
kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O’nun lütfu ve 
yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle 
yapılan dua; insanın Yaratan’ına olan inancının, güveninin 
ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir. İşte bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.s.); 

لَيْسَ شَيْءٌ أَكْرَمَ عَلٰى الِّٰهل مِنَ الدُّعَاءِ
“Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur” buyurmuştur.
(İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 870; Ahmed, II, 362; Tirmizî, De’avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)

B. KUR’ÂN’DAKİ ANLAMI
Çok anlamlı kavramlardan biri olan “dua”; Kur’ân’da
yedi farklı anlamda kullanılmıştır. (bk. Ebû’l-Ferec, s. 292-295)

1. Çağrı (nidâ)
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلاَّ قَل۪يلًا
“Sizi çağırdığı gün, O’na hamd ederek davetine uyarsınız
ve (kabirlerinizde) pek az bir müddet kaldığınızı zannedersiniz.”
(İsrâ, 17/52; bk. Enbiya, 21/45; Fâtır, 35/14; Kamer, 54/10)

2. İstiâne / Birinden yardım isteme
وَإِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ وَادْعُوا
شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ الِّٰهل إِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
“Kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız,
siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin; eğer doğru sözlü
iseniz, Allah’tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.”
(Bakara, 2/23; bk. Yunus, 10/38; Mü’min, 40/26)

3. Söz (kavl)
فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا إِلاَّ أَنْ قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ
“Azabımız onlara (helâk ettiğimiz toplumlara) geldiğinde
sözleri, ancak ‘biz gerçekten zalimlermişiz’ demekten
ibarettir.” (A’râf, 7/5; bk. Yunus, 10/10; Enbiya, 21/15)
(Allah Rızası İçin Lütfen Reklamlara 1 Kere Tıklayın)

4. İstifhâm / Bir şeyi sormak, anlamak istemek
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَج۪يبُوا وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْ
وَاعْلَمُوا أَنَّ الٰهّلَ يَحُولُ بَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ey inananlar! (Elçi), sizi yaşatacak şeylere çağırdığı
zaman Allâh’ın ve Elçisinin çağrısına koşun ve bilin ki, Allah,
kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz, O’nun huzuruna
toplanacaksınız.” (Enfâl, 8/24; bk. Bakara, 2/68; Yunus, 10/25; Kehf, 18/58;Mü’minûn, 23/73; Nuh, 71/5, 8)

5. İstekte bulunmak, yalvarmak (suâl)
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ
“Kullarım, sana benden sorarlarsa (de ki): Ben (onlara)
yakınım, dua edip yalvaran, bana dua ettiği zaman onun duasına
karşılık veririm…” (Bakara, 2/186; bk. A’râf, 7/134; Zuhruf, 43/49;Mü’min, 40/49, 60)

6. İbadet
Kur’ân’da birçok ayette “dua” kelimesi ve türevleri bu
anlamda kullanılmıştır. Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
قُلْ أَنَدْعُو مِنْ دُونِ الِّٰهل مَا لاَ يَنْفَعُنَا وَلاَ يَضُرُّنَا
“De ki: ‘Biz hiç Allah’ı bırakıp da bize fayda da, zarar da
vermeyecek şeylere ibadet eder miyiz?...” (En’âm, 6/71)
وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ الِّٰهل إِلٰهًا آخَرَ
“Onlar (Rahman’ın kulları), Allah’ın yanında başka tanrı
tutup ona ibadet etmezler…” (Furkân, 25/68; bk. Mü’minûn, 23/117;Cin, 72/18, 20)


7. İman
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ
“De ki: ‘İbadetiniz / imanınız olmasa Rabbim size ne diye
değer versin?’...” (Furkân, 25/77)
Bu ayetteki “dua” kelimesi ibadet anlamına gelebileceği
gibi iman anlamına da gelir. (Buhârî, İman, 2) İbadet kavramı,
iman kavramını da içine alır. Bir insanın ibadet edebilmesi
için her şeyden önce iman etmesi gerekir.
C. DUA ANLAMINA GELEN KUR’ÂN KAVRAMLARI

1. İbadet
“Dua” kavramı, ibadet anlamına geldiği gibi “ibâdet”
kavramı da dua anlamına gelir. Meselâ şu ayette geçen
“ibâdet” kelimesi, “dua” anlamındadır:
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ
يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
“Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.
Bana dua (ibadet) etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılık
olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 40/60)
Sahabeden Nu’mân ibn Beşîr, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in
minberde,
اَلدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ

“Dua ibadettir” dediğini, sonra sözüne delil olarak bu
ayeti okuduğunu söylemiştir. (Tirmizî, De’avât, 2; bk. İbn Mâce,
Dua,1; Ebû Davut, Salât, 358)

2. Salât
Sözlükte dua anlamına gelen “salât” kelimesi Kur’ân’da;
namaz anlamında kullanıldığı gibi sözlük anlamında da
kullanılmıştır: Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ
“Ve onlara dua et; çünkü senin duan, onlara huzûr ve
sükûn verir.” (Tevbe, 9/103)
أَلَمْ تَرَ أَنَّ الٰهّلَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ
قَدْ عَلِمَ صَ تَالَهُ وَتَسْبِيحَهُ
“Görmedin mi, göklerde ve yerde olan kimseler ile kanatlarını
çırparak uçan kuşlar Allah’ı tespih ederler? Her biri kendi
duasını ve tespihini bilmiştir…” (Nûr, 24/41)

3. Nidâ
Sözlükte çağrı anlamına gelen “nidâ” kavramı, Kur’ân’da dua
anlamında da kullanılmıştır. Şu örneği zikredebiliriz:
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
“(Ey Peygamberim!) Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine,
‘Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen merhametlilerin en
merhametlisisin’ diye yalvarmıştı (nâdâ).” (Enbiya, 21/83)


4. Kavl
Lügatte söz anlamına gelen “kavl” kelimesi, Kur’ân’da
dua anlamında da kullanılmıştır. Şu ayeti örnek olarak
zikredebiliriz:
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنْتَ
الْوَهَّابُ
“O, Rabbim! Beni affet, bana, benden sonra hiç kimseye
nasip olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü Sen, çok
lütufkârsın, dedi /diye dua etti.” (Sâd, 38/35; Âl-i İmrân, 3/38)

5. Tazarru
Yalvarmak anlamına gelen “tazarru” kelimesi dua ile eş anlamlıdır.
Şu ayeti örnek olarak verebiliriz:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ
يتَضََرعَّوُنَ
“Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler
gönderdik. Bize yalvarsınlar / dua etsinler diye onları darlık
ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.” (En’âm, 6/42)

6. Suâl
Sözlükte istemek ve sormak anlamına gelen “suâl” kelimesi,
bir kısım hadislerde dua anlamında kullanılmıştır.
Şu örnekleri verebiliriz:
اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدٰى وَالتُّقٰى وَالْعَفَافَ وَالْغِنٰى
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği

istiyorum.” (Müslim, Dua, 72; Tirmizî, De’avât, 9)
فَإِذَا سَأَلْتُمُ الٰهّلَ فَاسْأَلُوهُ الْفِرْدَوْسَ
“Allah’tan cennet istediğiniz zaman Firdevs cennetini isteyin.”
(Tirmizî, Sıfatü’l-Cenne, 4)
Allah’tan bir şey istemek, O’na dua etmektir.

7. İstiâne
“İstiâne” yardım istemek anlamında olup bir kısım ayet
ve hadislerde dua anlamında kullanılmıştır. Şu örnekleri
verebiliriz:
Yüce Allah, Fâtiha sûresinde bize;
وإَيِّاَك نسَْتعَِينُ
“Ancak Senden yardım isteriz” (Fâtiha, 1/5) şeklinde dua etmemizi
öğretmektedir.
Peygamberimiz (s.a.s.) de, yaptığı konuşmalarına;
إِنَّ الْحَمْدَ نَسْتَعِينُهُ ونَسْتَغْفِرُهُ
“Her türlü övgü Allah’a mahsustur, O’ndan yardım ister
ve O’nun bağışlamasını dileriz” (Tirmizî, Vitir, 116) dua cümlesi
ile başlamıştır.

8. İstiğâse
“İstiğâse”, yardım istemek demektir. Kur’ân’da dua etmek
anlamında kullanılmıştır. Şu ayeti örnek olarak zikredebiliriz:

إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُمْ بِأٰلٰفٍ مِنَ الْمَلآئِكَةِ
مرُدْفِيِنَ
“Siz Rabbinizden yardım istiyordunuz, O da: ‘Ben size
birbiri ardınca bin melek ile yardım edeceğim’ diye duanızı
kabul buyurmuştu.” (Enfâl, 8/9)

9. İstiğfâr
“İstiğfâr”; Allah’tan af ve mağfiret dilemek demektir.
Af ve mağfiret dilemek, Allah’ın affetmesi için O’na dua
etmek, yalvarmak demektir. Nuh Peygamberin, kavmine
hitabını içeren şu ayeti örnek olarak verebiliriz:
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
“Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O çok bağışlayandır,
dedim.” (Nûh, 71/10)
وَ اِنِّي لَاَ سْتَغْفِرُ الٰهّلَ فِي الْيَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ
“Vallahi ben günde yüz defa Allah’tan mağfiret diliyorum.”
(Müslim, Zikir, 41)

10. İstiâze
“İstiâze”, bela, kaza, âfet ve kötülüklerden Allah’a sığınma,
O’ndan kendisini korumasını isteme anlamındadır.
Şu ayet ve hadisi örnek olarak verebiliriz:
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِه۪ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي
وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Nuh; ‘Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş ol

maktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana
merhamet etmezsen, ben hüsrana uğrayanlardan olurum’ diye
niyazda bulundu.” (Hûd, 11/47)
اَللّٰهمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبَرَصِ وَالْجُنُونِ وَالْجُذَامِ وَمِنْ سَيِّىءِ الْأَسْقَامِ
“Allah’ım! Alaca hastalığından, delilikten, cüzzam hastalığından
ve her türlü kötü hastalıktan sana sığınırım.” (Ebû Davud,
Salât, 367)

11. Tövbe
“Tövbe”, insanın günahına pişmanlık duyması ve Allah’tan
af dilemesi demektir. Tövbe eden insan, Allah’a dua edip yalvarmış
olur.
فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُجِيبٌ
“O’ndan mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe edin! Çünkü
Rabbim yakındır, duaları kabul edendir.” (Hûd, 11/61)
Ayette “tövbe edin” emrinden sonra Allah’ın duaları
kabul eden olduğunun bildirilmesi, tövbe etmenin de dua
anlamına
geldiğini ifade eder.
“Zikir” (Allah’ı anma), “tesbih” (Sübhânellah / Allah’ı
noksan sıfatlardan tenzih ederim), “hamd” (Elhamdülillâh
/
Allah’a hamd olsun), “tehlil” (lâ ilâhe illallah / Allah’tan
başka
ilâh yoktur), “tekbir” (Allâhü ekber / Allah en büyüktür)
“senâ” (Allah’ı övme) ve “şükür” (Allah’ın verdiği nimetlere
teşekkür etme), “icâbet”, “istîcâb” ve “tenciye” (duayı kabul
etme), “keşf” (sıkıntıları giderme, kaldırma) kavramları
“dua” kavramının mana alanını oluşturur.


(Allah Rızası İçin Lütfen Reklamlara 1 Kere Tıklayın)





0 yorum:

Yorum Gönder


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. DMCA.com Protection Status